İZMİR – ÇEŞME HATIRALARIM
- Comments:
- 0
Bir zamanlar Ilıca Plajı’nın civarı, deniz kıyısından içerilere kadar kum tepeleriyle doluydu . Burada yapılması planlanan 400 evin inşası o kadar uzun sürdü ki, ismi Şantiye olarak kaldı. Bu yüzden “Eviniz nerede?” sorusuna, “Şantiye’de” cevabı almak doğaldır. 1950’Ierde Çeşme’de üç sınıf otel varmış. Rasim Palas birinci sınıftı, İstanbul Otel’i ikinci ve hemen yanı başındaki Karabina’ysa üçüncü sınıf. Rasim Palas’ta herkes şıktı, Karabina’ da termal su vardı ve önünde pijamayla oturmak doğaldı. Annem Rasim Palas’tandı, babam İstanbul Oteli’nden. Ben Rasim Palas’ta büyüdüm. Demir karyolalı, cibinlikli yüksek yataklarına oturunca ayaklarım yere değmezdi. Söylenti ye göre, Atatürk Rasim Palas’ta yemek yer, orada kalacak diye odası hazırlanır ancak suikasttan korktuğu için de bir başka yerde kalırdı. Bugün ne Rasim Palas var ne de İstanbul Oteli . Ancak, Ilıca Plajı, zaman içinde, komik ve garip bir şekilde sınıflara ayrılmıştı. Ilıca Plajı’nın dört girişi vardır ve bunlara “merdiven” denir. 2. merdivende gençler flört eder, 4. merdiven sosyetenindir, 3. merdiven ise sadece denize girmek isteyenler içindir. Çeşme eylülde daha güzeldir, bunu herkes bilir. Oysa eylül gelince Çeşme yalnızlığına gömülür, eğlence yerleri kapanır, plajlar ıssızlaşır. Ancak son zamanlarda, şöminelerini bir kez bile kullanmamış olanlar, evlerine kalorifer yaptırıyor ve kışın hafta sonlarını da Çeşme’de geçirmeye hazırlanıyor. Burada en güzel balık da eylülde yenir .
Bir poyrazda geldim Çeşme’ye ve bir poyrazda gidiyorum. Onu daha yakından tanıma fırsatı verdim kendime ve o da şaşırttı beni. Rüzgara dayanıklı zakkumları, 70 yıllık tahta sandalyelerine sadık, “doğal klimalıdır” tabelalı açık hava sineması, Yıldızburnu’nun Levantenlere ait güzel evleri, beş yaşımdan beri beni tanıyan ve işe her sabah tıraş losyonu sürerek giden Şen Turşucu ve en büyük kazancım Alaçatı’yla, 30 yıldır kanıksadığım ama dönüp dolaşıp yine sığındığım sevgiliye bir başka gözle bakıyorum artık.
0 Comments